Haziran 19, 2025
Özledik..

KİMMERLER

Kimmerler, Sümerler ile Hun Dönemi arasındaki derin tarihsel aralıkta kültürel, etnik ve politik anlamda bir baÄŸlaç olarak karşımıza çıkar. Var olduÄŸu tarihsel süreç bakımından fevkalade öneme sahip olan Kimmerler, varlıklarını 1200 yıl boyunca devam ettirebilmiÅŸ olmaları bakımından da Ön Türk Tarihi için büyük öneme taşımaktadırlar.

Kimmerler’in ne denli mühim bir toplum olduÄŸunu ve Ön Türk Tarihindeki kıymetini anlayabilmemiz için bazı hususların altını çizerek bir ön malumat edinmemiz faydalı olacaktır. Kimmerler, Tunç Çağının yaÅŸandığı M.ö. 3000 – 1000 Yılları arasında yaÅŸamış, yaÅŸadıkları coÄŸrafyada derin kültürel miraslar bırakmış, günümüzde efsane ve masal karakterlerine kadar konu edilmiÅŸtir.

Kimmerler’in yaÅŸantılarını konu eden dünya çapında bilinirliÄŸe sahip ilk efsanevi kaynak Conan olmuÅŸtur. Barbar Conan, Batı Asya’da yaÅŸayan Kimmerler adlı bir topluma mensup iyi yürekli, çok güçlü ve yenilmez bir savaşçı olarak masallara konu edilmiÅŸtir. Kimmerlere atfedilen bir diÄŸer efsanevi kahramanda Amazonlar olmuÅŸtur. Savaşçı Amazon Kadınları, katıldıkları savaÅŸlarda üç düşman öldürmeden evlenememekte, çok iyi ok kullanan bu savaşçılar daha iyi ok atabilmek için saÄŸ göğüslerini kesmektedirler. Şüphesiz efsanelere konu edilen bu toplum, efsane olarak bahsi geçen hususlara ilham verecek yetenek ve güce sahiptirler.

Kimmerlerin Türklüğü

Kimmerlerin kökeni, şüphe götürmeyecek şekilde Asya’ya dayandırılmaktadır. Zira varlıklarının tespit edilmesi ve keşfedilmelerine mukabil elde edilen arkeolojik bulgulardan yola çıkılarak kökenleri araştırıldığında ilk emareler Asya kökenli Turanid bir kavim olduklarını göstermiştir. Müteakip evrelerde gerçekleştirilen araştırmalar ve elde edilen bulgularda bu tezi güçlendirmiş, teyit edici bir unsur olarak Filolojik kalıntılarla da bu tez doğrulanmıştır.

Kimmerlerin, Hing-Nu(Hun) toplumunu ortaya çıkartan Turanid bir kavim olduÄŸu su götürmez bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Zira Sümerler, İskitler ve hatta Hunların mesnedini teÅŸkil eden Turanid kavim, Kimmerlerin de atalarıdırlar. Hunların, İskitlerin ve Kimmerlerin Turanid kavme dayandırılmaları elbette varsayım deÄŸildir. Bu Ön Türk toplumlarının tümünde tesadüf olarak nitelendirilemeyecek derin kültürel ortaklıklar bulunmaktadır. Bu kültürel ortaklığın en önemli göstergesi kurganlardır.

Kurgan Kültürü, yalnızca Türk ve Ön Türk toplumlarına özgü bir tinsel öğedir. Tarih boyunca hiçbir kavimde Kurgan âdeti görünmemektedir. Bir istisna olarak Mısırlılarda görünen Piramit yapılar ve ölünün kutsallaştırılması Kurgan kültürüne benzetilebilir ancak Ön Türklerin atalarını teşkil eden Afanasyevo Kültürü, M.ö. 5000’li yıllara kadar geriye gitmekte, oysa Mısır kültürü ve Piramit yapıların ortaya çıkması ancak M.ö. 2000’li yıllara kadar tarihsel derinlik arz edebilmektedir. Bu bakımdan Mısır kültüründeki Piramitlerin oluşumu Kurgan kültürün ortaya çıkışından çok daha sonraları, belki de Kurgan kültürünün tesiriyle ortaya çıkmıştır.

Kurgan Kültürü, ölümden sonra yaşama inanan ve İbrahimi dinlerin ortaya çıkmasından önce de bu inanışa sahip olan Türkler tarafından ölünün dirileceği ana kadar rahat etmesi inancıyla ortaya çıkmıştır. Bu inanç bağlamında Türkler ve Türkleri ortaya çıkartan Ön Türk toplumları, arkalarında tarihsel bir imza olarak Kurganları miras bırakmıştır. Günümüzde arkeolojik çalışmalar yürüten tüm Arkeologlar, bir bölgede Kurgan ile karşılaştıklarında ihtilafsız olarak bu bölgede Turanid yani Ön Türk toplumların yaşadığını kabul ederler.

Kimmerler’in Ön Türk toplumlarından biri olarak kabul görmesinin en büyük dayanağı Kurganlardır. Üstelik elimizdeki bulgular kurganlarla sınırlı da deÄŸildir. YaÅŸadıkları Kuzey Karadeniz, Hazar, Kafkaslar ve Anadolu coÄŸrafyasında arkalarında arkeolojik buluntular da bırakmışlardır. Bu buluntular ışığında Ön Türk toplumu olduÄŸu bilinen İskitler ve Kimmerlerin aynı kültürel kökenden geldikleri şüphe götürmez bir gerçek haline gelmiÅŸtir.

Kimmerler’in Türklüğü, yalnızca arkeolojik buluntularla sınırlı deÄŸildir. Kimmerler, iliÅŸkide bulundukları komÅŸu toplumların tarih kaynaklarına geçmiÅŸ, bu kaynaklarda Kimmerler Türk Dünyasına mal edilmiÅŸtir. Antik dünyanın son büyük tarihçisi olan Yunanlı tarihçi Procopius, Kimmerlerin Bulgarların atası olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Pers tarih kaynağı Mücmel el Tevarih’de de Kimmerler Bulgarların Atası olarak ifade edilmiÅŸ, Kimmerlerin atasının ise Nuh’un oÄŸlu Yafes’in 7. OÄŸlu Kemari olduÄŸundan bahsedilmiÅŸtir. Yabancı kaynaklarda ifade edilen hususlar Türk Dünyasındaki kaynaklar tarafından da teyit edilmektedir. Türki bir kavim olan Macarlar kendi kökenlerini bir Kimmer Kralının Utirgur ve Kutirgur adlı iki oÄŸluna dayandırmışlardır. Hazar Devleti Hakanları da yine kendilerinin Nuh’un oÄŸlu Yafes’in oÄŸlu Kimmer’in oÄŸlu Togarma’nın soyundan geldiklerini ilan etmiÅŸlerdir.

Türklüğün kökenini ile ilgili kaynaklarda geçen Nuh-Yafes-Togarma-Türk künyesi, bir mit ya da masalsı bir ifade değildir. Zira bu ifadeler çok farklı tarihsel derinlikte, birbirleri ile ilişki içerisinde bulunmayan farklı devlet ve toplumların tarih kaynaklarında, gerek tarihsel geçerlilik arz eden yazılı kaynaklarında gerekse efsanelerinde sıkça karşımıza çıkmaktadır. Nuh-Yafes-Togarma-Türk silsilesi Tevrat’da, Arap, Pers, Yunan ve Macar tarih kaynaklarında birbiri ile paralellik arz edecek netlikte ifade edilmiştir. Bu ifadeler Türk Tarihini teşkil eden efsane ve mitlerde belirtildiği gibi Hükümdarlar tarafından da benimsenmiştir.

Elde ettiÄŸimiz Arkeolojik, Filolojik ve Mitolojik bilgilerden yola çıkarak tarihsel vakaların paralelliÄŸi ışığında ÅŸu gerçeÄŸi açıkça ifade edebiliriz ki; Kimmerlerin Türklerin atası olduÄŸu gerçeÄŸi ihtilaf edilemeyecek saydamlıkta ve açıklıktadır.

Kimmerlerin Tarihsel Serüveni

Kimmerler, M.ö. 20. Yüzyılda Kırım, Kafkaslar ve Doğu Karadeniz coğrafyasında ortaya çıkmış, M.ö. 800’lerde yine kendileri gibi bir Türk Kavmi olan İskitler’in Kafkaslardan gelmeye başlamasıyla bölgedeki hâkimiyetlerini kaybederek Doğu Anadolu ve Güney Karadeniz hattına çekilmek zorunda kalmış, bu bölgede yaşayan Lidyalılar, Asurlar ve Urartular arasında sıkışarak zayıflamış ve M.ö. 700’lerde bölgedeki üstünlüğünü kaybederek iki kol halinde Balkanlar ve Hazar Denizi bölgelerine göç ederek bölge halklarının içerisine karışmışlardır.

Kimmerler’in keÅŸfedilmesi ve Milât Öncesi tarihteki medeniyetler arasında yerini alması 17. Yüzyılın sonlarında mümkün olabildi. Bu tarihe kadar varlıkları gün yüzüne çıkartılmamış olan Kimmerler, İskitlerin yaÅŸadığı bölgelerde arkalarında bıraktığı Kurganlar için define avcılığı yapan bir çetenin çok deÄŸerli bir eser ele geçirmesi ve yakalanmasıyla ortaya çıkmıştır. Kimmerlere ait bir Kurganda kazı yaparak kıymetli bir tarihi eseri ele geçiren bu çete üyeleri dönemin Slav Devleti tarafından yakalanmış, yaptığı kazı ile ele geçirdiÄŸi kıymetli tarihi eser ise önemi hasebiyle Çar 1. Petro’ya ulaÅŸtırılmıştır. Slav Devleti, defineye el koyarak bu tarihi eseri St. Petersburg’a  götürür. Koleksiyoncuların tarihlendirilemeyen bu esere yoÄŸun ilgi göstermesi üzerine ise söz konusu bölgedeki arkeolojik çalışmalar hız kazanır ve Kimmer Medeniyetine ait kalıntılar birer birer ortaya çıkmaya baÅŸlar.

Ortaya çıkan tarihi eserler, Kurganlardan çıkartılmış olmaları hasebiyle önce İskitlere mâl edilir. Ancak zamanla Kimmerler adlı bir medeniyete ait olduÄŸu anlaşılır ve tarih kayıtlarında yeni bir sayfa açılır. Rus arkeologlar ve Asya tarihçileri bu konu üzerinde araÅŸtırmaları derinleÅŸtirirler. İskit araÅŸtırmaları beraberinde Kimmerler Medeniyetinin kalıntıları ile iliÅŸkilendirilir ve her iki medeniyet birlikte araÅŸtırılmaya baÅŸlanır. Elde edilen bulguların teknik araÅŸtırmaları (Karbon testleri, yaÅŸ belirleme, yapım teknikleri, v.b.) ise 19. Yüzyılda gerçekleÅŸtirilir ve 20. Yüzyıla gelindiÄŸinde Kimmerler’in Turanid olmakla birlikte müstakil bir medeniyet olduÄŸu kesinleÅŸir.

Elde edilen arkeolojik bulgular, Kimmerlerin M.ö. 2000 ile M.ö. 800 yılları arasında Hazar Denizi ile Tuna Nehri arasında yaÅŸadıklarını ortaya koymuÅŸtur. En derin izlerini bıraktıkları Kırım bölgesi ise Kimmerler Medeniyetinin merkezi kabul edilir. Zira Kırım Yarımadası, ismini bu medeniyetten almış, Etimolojik kökeni itibariyle kelimenin kökünü teÅŸkil eden KMR, KRM olarak evrilerek bu isim ile günümüze kadar ulaÅŸtırmıştır.

Ön Türklerin Ural-Altay kolunu teÅŸkil eden Kimmerler, Kırım, Kafkasya ve Avrasya Bozkırlarına 1200 yıl gibi uzun bir süre ev sahipliÄŸi yapmışlardı. Peki Kimmerler buraya gelmeden önce nerede yaÅŸamışlar ve sahip oldukları kültürel birikimleri nerede elde ederek hangi demografik serüvenle Avrasya Bozkırlarına sürüklenmiÅŸlerdi? Elbette bu soruların cevabı, tüm diÄŸer Türk Kavimlerinde olduÄŸu gibi Kimmerler içinde aynı istikameti iÅŸaret etmektedir. Sümerler!

Türk Toplumlarının atası olan Afanasyevo İnsanları, M.ö. 7000’li yıllarda Aral gölünde ortaya çıkmış, M.ö. 5000’li yıllarda bugünkü Türkmenistan havzasına ulaşmış, buradan da Orta Doğu bölgesine yerleşerek Sümerler Medeniyetini kurmuşlardı. Bu tarihe kadar ortak kültür ve toplumsal yapıya sahip bu toplum, Sümerler dönemine kadar kendilerine muhtelif isimler vermiş, özerk bir yapıya sahip olsalar da toplumsal ayrışmaların meydana gelmediği bu tarih öncesi devirlerde müstakil bir kültürel doku kazanarak diğer tüm medeniyetlerden ayrılmışlardı. Sümerler dönemi ile Dünyanın ilk medeniyetini inşa eden bu toplum, Sümerlerin yıkılmasından sonra küllerinden kavimler, medeniyetler ve toplumlar çıkartmış, bu toplumlardan biri de Türkler olmuştur.

Sümerlerin Semitik kavimler tarafından yıkılmasından sonra (M.ö. 2000), Sümer Medeniyetinin mensupları olan toplumlar Sümer bütünlüğünden ayrılarak kendi kimliklerini ve unvanlarını kazandılar. Merkezi koruyucu idarenin ortadan kalkması ile birlikte aynı otoritenin altında birleşemeyen bu toplumlar, hükümdarlarının isimlerini alarak kendi kimliklerini edindiler ve kendi merkeziyetçi yapılarını muhafaza ederek tarih sahnesine müstakil birer toplum olarak çıktılar. Bu toplumlardan Asşur’a bağlı olanlar Asurlular, Arpadşad’a bağlı olanlar Araplar, Aram’a bağlı olanlar Aramiler, Elam’a bağlı olanlar Elamlılar, Türk’e bağlı olanlar Türkiler olarak tanımlandılar.

Sümer toplumu asli unsur olan Afanasyevo insanları tarafından kurulmuşlardı ancak devletin asli unsurları olan Afanasyevo insanları (Turanid Kavİm), Sümer devleti sonrasında bir kısmı yerleşik kalarak Mezopotamya’nın yerlileri olmuş, bir kısmı ise bu coğrafyadan göç ederek farklı medeniyetleri tarih sahnesine çıkartmıştır. Mezopotamyada kalmayın tercih eden Sümerliler Semitik kavimlerle yakın münasebet içerisine girerek günümüzdeki Ortadoğu kavimlerinin atalarını meydana getirdiler (Asurlar, Urartular, Elamlılar, Aramiler, Museviler, Ortadoğu Arapları, v.b.). Sümer Medeniyetinin yıkılmasından sonra burada kalmayıp göç eden Sümerliler ise sahip oldukları kadim kültürü (Afanasyevo Kültürü) Anadolu, Kafkaslar, İç Asya ve Balkanlara taşıyarak Ön Türk Kültürü olarak tanımladığımız Afanasyevo kültürünü dünya coğrafyasına taşıdılar. Bu sebeptendir ki Ön Türkler olarak adlandırdığımız Afanasyevo kültürünü taşıyan Turanid Kavmin izlerini tarih öncesi devirlerde çok farklı coğrafyalarda görebilmekteyiz.

Kimmerler de Sümer Medeniyetinin yıkılması sonrasında vücut bulmuÅŸ ve tarih sahnesine çıkmışlardır. Sümer Medeniyeti, birliÄŸini kaybettikten sonra Semitik kavimlerin (Akadlar) istilalarına maruz kalınca Mezopotamyayı terk eden Turanid Kavim üç farklı kola ayrılarak bölgeyi terk ettiler. Birinci kol doÄŸu istikametinden İç Asya’ya göç ederek Hing-Nu’ları meydana getirdiler. DiÄŸer bir kol Anadolu’nun içerisine girerek Batı’ya ilerlediler ve Etürks/Truska toplumlarını meydana getirdiler. DiÄŸer bir kol ise Kuzey’e doÄŸru ilerleyerek Kafkaslar ve Kuzey Karadeniz hattına göç edip Kimmerler’i meydana getirmiÅŸlerdir.

Sümer Devletinin yıkılması üzerine Hazar Denizinin güneyinden Kafkaslar ve DoÄŸu Avrupa hattına ulaÅŸan Kimmerler, burada hem nüfuz hem de kültürel olarak büyük bir medeniyet inÅŸa ettiler. Kimmerler’in en önemli yerleÅŸim yerleri olan Kırım Yarımadası, Kimmer medeniyetinin derin izlerini taşımaktadır. Bu bölgede ortaya çıkartılan Kurganlar üzerinde yaÅŸ tetkikleriyle elde edilen bulgular Kimmerlerin bu bölgeye M.ö. 2000’li yıllardan itibaren yerleÅŸmeye baÅŸladığını göstermektedir. Kırım ile birlikte Kafkaslar bölgesinde de yerleÅŸik durumda olan Kimmerler, Tunç çağının taşıyıcı ve temsilcileri olarak ön plana çıkmışlardır.

Kimmerler, Kafkaslar ve DoÄŸu Avrupa hattına göç hareketlerine giriÅŸtiÄŸi dönemde bu bölgede Hint-Avrupa kökenli bazı küçük kavimler ve Yunanların ataları olan Akha’lar yaÅŸamaktaydılar. Kalabalık kitleler halinde bu bölgeye göç eden Kimmerler, bu iki kavmin yaÅŸam alanlarını daraltmışlardı. Kimmer baskıları nedeniyle yaÅŸadıkları bölgeyi terk etmek zorunda kalan Hint-Avrupa kavimleri Avrupa’nın içlerine doÄŸru kaydılar ve bugünkü Ukrayna bölgesine göç ettiler. Akhalar ise Batı Karadeniz hattını takip ederek önce Balkanlar sonra Yunanistan yarımadasına doÄŸru göç hareketine giriÅŸtiler. Kimmerlerin DoÄŸu Avrupa’ya ilerleyiÅŸleri, kendilerinden daha az sayıdaki bölge kavimlerinin göç etmelerine neden olarak Avrupa’da bilinen ilk kavimler göçünü meydana getirmiÅŸ oldu.

Kimmerler, M.ö. 1300 ile M.ö. 800 yılları arasında Kafkaslar bölgesine yayıldılar ve yaÅŸam alanlarını Volga nehrinden Dinyeper’e, Kırım’dan DoÄŸu Avrupa bozkırlarının kuzey ormanlarına kadar geniÅŸlettiler. Kimmerlerin bu bölgede bıraktıkları en büyük miraslar ise AhÅŸap yapıdaki kurganlar ve ata mezarları olmuÅŸtur.

Kimmerler hakkındaki arkeolojik buluntular, bu bölgede M.ö. 2000’li yıllardan itibaren yaÅŸamaya baÅŸladıklarını göstermektedir. Kimmerler’in yazılı kaynaklarda karşımıza çıkması ise M.ö. 800’lü yılları bulur. Kimmerler ile yakın münasebet içerisinde bulunan Akha’ların Kimmerler hakkında elde ettiÄŸi bilgiler Antik Yunan tarih kaynaklarına yansımış, bu kaynaklarda Kimmer toplumu Kymmerioi/Kymmerio olarak telafuz edilmiÅŸtir. Kimmerler hakkında literatür olarak ifade edilebilecek ilk kayıtlar Homeros tarafından kaleme alınmıştır. Antik Yunan Tarihçisi Homeros, Kimmerlerin Yer Altı Tanrısı Hades’in karanlık gölgelerinde yaÅŸadıklarını ifade eder. Homeros’un bu ifadesi, Kimmerlerin dönemin en güçlü toplumlarından olan Antik Yunan kavimler üzerindeki ürkütücü etkisini göstermektedir.

DiÄŸer bir Yunan Tarihçisi Heredotos ise İskitler ve Kimmerler hakkında önemli bulgular kaydetmiÅŸtir. Heredotos, Kimmerler’in Volga – Dinyeper havzasının ilk sakinleri olduklarını belirtir. DiÄŸer bir Antik Yunan Tarihçisi Strabon ise bu bilgileri teyit eder. Kimmerlerin İskit istilalarından sonra Kafkaslardan çekilmesinden sonra bu bölgeye yerleÅŸen Antik Yunan toplumlar, bu bölgelere Kimmerikum, Kimmeris, Kimmerike gibi adlar vermiÅŸlerdir. Hatta günümüzde Kerç boÄŸazı olarak bilinen Kırım Körfezi, bu tarihlerde Bospuruk Kimmerius yani Kimmer BoÄŸazı olarak adlandırılmaktadır.

İtil-Dinyeper bölgesinde 1300 yıl gibi çok uzun bir süre yaÅŸamış olan Kimmerler, elbette bu bölgede derin izler ve benzersiz miraslar bırakmışlardır. Kalabalık kitlelerle bu bölgeyi yurt edinen Kimmerler, bu süre zarfında büyük bir tehditle karşılaÅŸmamış ve yaÅŸadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalmamışlardı. Kimmerlerin DoÄŸu Avrupa bozkırlarında yaÅŸadıkları dönemde Anadolu, Sümer Devleti sonrası önemli demografik geliÅŸmelere sahne olmuÅŸtu. Sümer Devleti sonrasında ortaya çıkan Asurlular güçlenmiÅŸ ve DoÄŸu Anadolu hattında büyük bir medeniyet haline gelmiÅŸlerdi. Lidyalılar ise Batı Anadolu topraklarında dönemin en zengin ve müreffeh medeniyetini inÅŸa etmiÅŸlerdi. Bir ÅŸehir devleti olan Urartular ise güçlenmiÅŸ, DoÄŸu Anadolu hattında yayılmaya baÅŸlamışlardı. Kimmerler, yaÅŸadıkları coÄŸrafyada büyük bir tehditle karşılaÅŸmadan varlıklarını 1300 yıl gibi uzun bir süre devam ettirebilmiÅŸlerdi ancak bu dönemde ortaya çıkan Demografik geliÅŸmeler nihayet Kimmerleride etkileyecektir.

M.ö. 8. Yüzyıl Anadolu medeniyetlerinin birbirleriyle mücadelelerine sahne oluyordu. Benzeri bir tezahürde İç Asya’da meydana gelmekteydi. Kimmerler’in de ataları olan Turanid Kavim, Sümer Medeniyetinin yıkılmasından sonra üç kola ayrılmış, bir kolu Batıya göç etmiÅŸ ve zamanla tarih sahnesinden silinmiÅŸ, bir kolu kuzeye göçmüş ve Kimmerleri meydana getirmiÅŸ, diÄŸer bir kolu ise güneÅŸin doÄŸduÄŸu yöne doÄŸru göç ederek Asya Türkleri olan Hing-Nu’ları meydana getirmiÅŸti. DoÄŸuya göç eden bu Turanid kavim, Çin hanedanlığı ile komÅŸu olmuÅŸ ve bugün Türkistan olarak anılan bölgeyi 1000 yıl gibi uzun bir süre yurt edinmiÅŸti. M.ö. 9. Yüzyıl, İç Asya için büyük Kuraklık dönemi olarak anılmaktadır. Taklamakan çölünün sıcak ve kurak iklimi Kuzey bozkırlarına yayılmaya baÅŸlamış ve bu kuraklık konar-göçer bir yaÅŸam geliÅŸtirmiÅŸ, geçimini hayvancılıktan saÄŸlamakta olan Asya Turanidlerini fevkalade olumsuz yönde etkilemiÅŸti. YaÅŸanan kuraklık nedeniyle bozkırlara ihtiyaç duyan bu kavim göç etmek zorunda kaldı ve kalabalık kitleler halinde Batıya doÄŸru uzun bir göç yolculuÄŸuna çıktılar. Tarihe İskitler (Sakalar) olarak kaydedilen bu toplum atlı süvarilere sahip, konar göçer yaÅŸam tarzlarıyla hızlı hareket edebilen ve oldukça kalabalık bir kavimdi. İskitlerin M.ö. 9. Yüzyılda baÅŸlayan göç hareketleri ile DoÄŸu Avrupa ve Kafkaslar bölgesine ulaÅŸmaları Kimmerler toplumunun sonunu hazırlayan temel etken olmuÅŸtur.

İskitler, M.ö. 9. Yüzyılda baÅŸlayan göç dalgaları ile Hazar Denizinin kuzeyini geçip İtil nehri boylarına dayandıklarında bu bölgenin 1000 yıllık sakinleri olan Kimmerler, Atlı orduları, tekerli çadırları ve kalabalık kitleleriyle İskitler’in taarruzlarına karşı koyamaz durumdaydılar. Güçlü silahları olan ve savaşçı bir toplum özelliÄŸi taşıyan Kimmerler, İskitler gibi nüfus olarak kalabalık olsalar da Savaşın hayatın doÄŸal bir tezahürü haline geldiÄŸi İç Asya’dan kopup gelen, Atlı süvarilerle çok hızlı hareket edip konar-göçer yaÅŸama alışmış olan İskitlerin akınlarına karşı koyamadılar. İskit akınları kısa süre içerisinde tüm Kimmer ÅŸehirlerini sardığında Kimmerler, 1000 yıllık yurtlarını terk edip göç etmek zorunda kaldılar.

Müstakil bir Ön Türk toplumu olan Kimmer Medeniyetinin Doğu Avrupa bozkırlarındaki hâkimiyeti, yine başka bir Ön Türk kavmi tarafından ortadan kaldırılıyordu. Birbirleriyle yüzlerce yıl boyunca irtibat kurmamış, on binlerce kilometre uzakta, farklı iklim ve coğrafyalarda yaşamış olan bu iki Turanid Ön Türk Kavmi, aradan geçen asırlara ve mesafelere rağmen şaşılacak derecede benzerlikler taşıyorlardı. İskit ve Kimmer araştırmacıları, bu iki toplumun arkalarında bıraktıkları kurganlar, çömlekler, vazolar ve savaş aletlerini incelediklerinde birbirlerinden ayırt edilemeyecek kadar benzeş olduklarını tespit etmişlerdir. Aradan geçen asırlar, kültürel teması engelleyecek coğrafi mesafeler ve siyasi tezahürlere rağmen bu iki toplumun aynı kültürün ve aynı kavmin bakiyeleri olduklarını açıkça görebilmekteyiz.

İç Asya’dan gelen yoÄŸun İskit akınları Kimmerler’i bu bölgeden güneye doÄŸru sürmüş, Urartu topraklarına kadar ilerlemek zorunda kalan Kimmerler, yeni bir tehditle yüz yüze gelmiÅŸtir. Kimmerler,  Urartular ile hâkimiyet mücadelesi içerisine girmek zorunda kalmışlardı. Urartular ile Kimmerler arasındaki ilk savaÅŸlar M.ö. 800’lü yıllarda meydana geldi. Asur kaynaklarında bahsi geçen bu mücadeleler, Asur Kralı 2. Sargon’un oÄŸlu Senherib tarafından Krala bildirilmiÅŸ, Kimmerler’in Urartuları ağır bir maÄŸlubiyete uÄŸrattıkları belirtilmiÅŸtir. Urartu Kralları 1. Argisti ve 2. Sarduri, Kimmerler’in taarruzlarıyla ilgili tuttukları kayıtlarda Kimmerler’in kalabalık bir orduya ve güçlü silahlara sahip olduÄŸunu, Urartuların
bölgedeki hâkimiyetleri için tehdit oluşturmaya devam ettiklerini kaydetmişlerdir.

Urartu sınırlarına dayanan Kimmerler, Karadeniz Hattının kuzeyindeki hâkimiyetlerini tümüyle yitirmiÅŸ durumdaydılar. Kimmerler’in Urartularla M.ö. 800’lerde baÅŸlayan mücadeleleri M.ö. 700’lü yıllara kadar artarak devam etti. Urartu topraklarına giren ve gideren güçlenen Kimmerler bölgede önemli bir güç unsuru haline gelmiÅŸlerdi. Kimmerler yalnızca Urartular için deÄŸil bölgenin en güçlü Krallığı olan Asurlular içinde tehdit oluÅŸturmaya baÅŸlamıştı. Kimmerler, M.ö. 714 yılında Urartuları büyük bir yenilgiye uÄŸratarak DoÄŸu Anadolu hattını kırıp Kumuh(Adıyaman), Meluddu(Malatya), Tabal(NevÅŸehir), Åžubria(Diyarbakır), HabuÅŸya(EreÄŸli) ÅŸehirlerine girdiler. İç Anadoluya kadar ilerleyen Kimerler, buradan da Kuzey’e doÄŸru yayılıp Sinope(Sinop) ÅŸehrini ele geçirdiler.

Kimmerler’in Anadolu’nun içlerine doÄŸru ilerleyiÅŸleri kalıcı olamadı. Zira Asurlar ve Anadolu’nun batısında hüküm süren zengin Lidya Krallığı arasında kalan Kimmerler, bu bölgelerden çekilmek zorunda kaldılar ve Sinop ÅŸehrini merkez yaparak Güney Karadeniz’i kendilerine yurt edindiler. Anadolu içlerinde ilerleyemeyen Kimmerler, Güney Karadeniz hattı boyunca geniÅŸleyerek Herakleia Pontika(Karadeniz EreÄŸlisi) ve Trapezos(Trabzon) bölgesine kadar olan geniÅŸ coÄŸrafyada söz sahibi duruma geldiler.

Önce Kafkaslardan sürülen, ardından Urartu sınırlarına dayanan ve İç Anadoluya giren ancak burada da tutunamayan Kimmerler, Güney Karadeniz bölgesine yerleÅŸebilmiÅŸlerdi. Ancak Kimmerler’in bu bölgedeki hakimiyetleri de uzun sürmedi. Kimmerler’i Kafkaslardan çıkartan İskitler bu kez DoÄŸu Karadeniz hattı üzerinden Anadolu’ya girmiÅŸlerdi. İskitler ile Kimmerler’in Güney Karadeniz hattı boyunca giriÅŸtikleri hâkimiyet mücadelesi sonuç vermedi. İskitlere karşı galip gelemeyen Kimmerler, çetin savaÅŸlar sonunda maÄŸlup olarak burayı da terk etmek zorunda kaldılar. İskitler, Kimmerlerden sonra Urartular ile mücadele içerisine giriÅŸmiÅŸlerdi. Kimmerlerin hükümdarı olan Dugdamme, İskitlerle Urartular arasında yaÅŸanan mücadelelerden fırsat bularak tekrar İç Anadolu’ya girdiler. Bu dönemde Orta ve GüneydoÄŸu Anadolu Frig Krallığı tarafından yönetilmekteydi. M.ö. 750’li yıllarda Balkanlar üzerinden Anadolu’ya giren ve İç Anadolu bölgesinde güçlü bir krallık kuran Frigler, bulundukları coÄŸrafyaya yarım asırdır hükmediyorlardı. Kimmerler, Karadeniz hattındaki hâkimiyetlerini kaybedince Frig baÅŸkenti Gordion’a girdiler ve büyük bir mücadele sonucunda ÅŸehri ele geçirdiler (M.ö. 696).

Kimmerler, İskitlere karşı galip gelememiÅŸlerdi ancak önce Urartuları zayıflatmış, sonra Frig Krallığını yıkarak İç Anadolu’da yeni bir yurt edinmiÅŸlerdi. Kimmerler, bu büyük baÅŸarıya raÄŸmen burada da tutunamadılar. Asur Kralı HabuÅŸna, Kimmerlerin İç Anadolu’daki hâkimiyetlerinin güçlenmesine izin vermedi ve ordusunun başına geçerek Kimmerler Ã¼zerine büyük bir sefere çıktı. M.ö. 679’da Harekleia Pontika (Karadeniz EreÄŸlisi) ÅŸehrinde gerçekleÅŸen bir savaÅŸ sonrasında büyük bir yenilgi alan Kimmerler, İç Anadolu’yu da terk etmek zorunda kaldılar.

Son Asur saldırısı Kimmerlerin bölgesel hâkimiyetinin sona ermesine sebep oldu. Zira İskitler, Urartular ve Friglerle mücadele ederek zayıflamış, bölgenin en güçlü Krallığı olan Asurluların son taarruzundan sonra çöküş sürecine girmiÅŸlerdi. Asurlar ile mücadele edemeyen Kimmerler, istikametlerini daha batıya, Lidya Topraklarına çevirdiler. Bu tarihlerde Lidya Krallığı Batı Anadolu’da büyük bir güç haline gelmiÅŸti. Oldukça zengin ve müreffeh bir yaÅŸantıya sahip olan Lidyalılar, Parayı icat etmiÅŸ ve ticaretle de zenginleÅŸmiÅŸlerdi. Kimmerler, Lidya topraklarına girdiklerinde Lidya Kralı Gyges, Asur Kralı Banipal ile ittifak kurarak Kimmerler’e karşı güç birliÄŸi yapmışlardı. Birkaç Lidya Åžehrine girebilen Kimmerler, Asur ve Lidya ordularının ağır mukavemetine karşı koyamayıp maÄŸlup oldular (M.ö. 657). Ancak Kimmerler bu yenilgiden kısa bir süre sonra tekrar Lidya topraklarına girerek büyük bir baÅŸarı elde ettiler ve Lidya baÅŸkenti Sardes’i almayı baÅŸardılar.

Lidya Kralı Kimmerlere karşı giriÅŸtiÄŸi savaÅŸta ölmüştü. Yerine geçen oÄŸlu Ardys, Kimmer’lere karşı Asur Kralıyla yeniden iÅŸbirliÄŸi yaptı. Bu iÅŸbirliÄŸi neticesinde Kimmerler Sardes’den çıkmak ve hatta Lidya topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Bir süre İç Anadolu bölgesine çekilen Kimmerler, M.ö. 638 yılında tekrar Lidya topraklarına girdiler. Lidya, Kimmerlere karşı koymak için yine Asurlular’ın desteÄŸini almıştı. Kimmerler ise bölge halklarından olan Traklarlar ile ittifak kurdular. Traklar, Hint-Avrupa toplumu olan ve Tunç Çağından bu yana DoÄŸu Avrupa üzerinde kalabalık kitlelerle yaÅŸayan kalabalık bir kavimdi. M.ö. 650’li yıllarda Balkanlardan inerek İstanbul üzerinden Anadoluya girmiÅŸler ve burada mühim bir güç haline gelmiÅŸlerdi. Kimmerler Traklar ile iÅŸbirliÄŸi yapınca Asurlulardan yeterli desteÄŸi bulamayan Lidya Kralı Ardys, Kimmer akınlarına karşı koyamadı. Kimmerler, Traklardan aldıkları destekle önce Sardes’i, ardından Krallık sarayının bulunduÄŸu Akropolis dışındaki tüm Lidya kentlerini kuÅŸattılar. Buradan da Ege kıyılarına ulaşıp Ephesos (Efes), Menderes Magnasitası, Myos, Priene, Lebedos, Melia ve Miletos bölgelerine kadar ilerlediler. Ancak burada uzun süre kalamadılar ve esas yurtları olan Kapadokya’ya geri döndüler.

Kimmerler’in Lidya krallığı üzerindeki baskısı bir süre daha devam etti. Bu süre zarfında Kimmer taarruzlarına maruz kalan Lidya ÅŸehirleri Kimmerlerin yaÄŸma akınlarına maruz kaldı. Kimmerlere karşı kesin bir baÅŸarı kazanamayan Lidya Kralı Alyatles, tekrar Asur Kralından yardım istemek zorunda kaldı. Asur Kralının M.ö. 630 yılında yaptığı son sefer Kimmerler için yıkım getirdi. Büyük bir bozguna uÄŸrayan Kimmerler, aldıkları ağır maÄŸlubiyetten sonra tekrar toparlanamadılar. Kimmerler bu tarihten sonra varlıklarını devam ettirip Lidya Krallığı için tehdit oluÅŸturmaya devam etseler de M.ö. 595 de yapılan son savaÅŸ Kimmerler’in sonunu getirdi. Lidya Kralı Alyatles, Kimmerleri büyük bir maÄŸlubiyete uÄŸratıp topraklarındaki Kimmer tehdidine son verdi.

Kimmerler, M.ö. 595’de aldıkları son maÄŸlubiyetten sonra Lidya topraklarında barınamadılar ve düzensiz ÅŸekilde göç hareketlerine giriÅŸerek Anadolu’yu terk etmek zorunda kaldılar. Kimmerler’in bir kolu İstanbul üzerinden Balkanlar ve Macar Ovasına ulaÅŸtılar ve M.ö. 500’lü yıllarda tekrar ortaya çıktılar. DiÄŸer bir kol ise DoÄŸu istikametinde göç hareketine giriÅŸerek Hazar Denizine, oradan da eski yurtları Kırım’a göç ederek İskit toplumu içerisine karıştılar.
Göç hareketinden sonra müstakil varlıklarını devam ettiremeyen Kimmerler, güçlü kültürlerini DoÄŸu Avrupa hattı boyunca yaÅŸamaya devam etseler de bölgedeki halklar ile kaynaÅŸarak asimile oldular. Buna raÄŸmen arkalarında kadim kültürlerinin izleri bıraktılar ve yüzlerce yıl sonra Kuzey Karadeniz boylarına ulaÅŸan soydaÅŸları Peçenekler, Kıpçaklar ve Uzlar Atalarının topraklarına yerleÅŸerek bir bakıma ata miraslarına sahip çıktılar.