
Başta Sibirya ve Ural-Altay halkları olmak üzere dünyanın hemen her yerindeki kandaş (kan birlikteliğine dayanan) toplulukların öbür dünyayla, ruhlarla ilişki kurma ve hastaları iyileştirme gücü taşıdığına inanılan şaman çevresinde odaklaşan inanç sistemi “Şamanizm” olarak tanımlanmaktadır. . Günümüzde kandaş topluluklar ile sınıflı toplumlar arasında Şamanist kültür alışverişi olduğu düşünülmektedir. Kandaş topluluklar Şamanist kültürün temelini oluşturur. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, Şamanizm’in doğuşunu paleolitik ya da neolitik çağın başlangıcı olarak kabul etmektedir. Fransa Lascaux Mağarasında bulunan İÖ 15-13 bin yıldan kaldığı tahmin edilen resimlerde Şamanizm’in en eski motiflerine rastlanmıştır. Arkeolojik kanıtlar Şamanizm’in 20-30 bin yaşında olduğunu bildirmektedir.
Genel olarak uygarlık öncesi toplumların inançlar bütünü olarak görülen şamanlık, tarih boyunca çeşitli uygarlıkların etkilerine açık olmuştur. Şamanik yöntemlerle ilgili dikkate değer özelliklerden birisi de değişik yer ve zamanlarda farklı görünümler almasına karşın Avustralya yerlilerinden Kuzey ve Güney Amerika’ya, Sibirya ve Orta Asya’dan Avrupa ve Güney Afrika’ya kadar dünyanın birbirinden ayrı ve uzak bölümlerinde birbirine çok benzer olmasıdır. Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya’da başlı başına bir din olarak geçerliliğini korumaktadır. Tatarların bir kısmı özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamı Şamanist’tir. Rusya, Moğolistan, Tacikistan, Kazakistan gibi ülkelerde de Şamanist topluluklara rastlanmaktadır.
Sayıları gittikçe azalmakla birlikte günümüzde yaklaşık 650.000 kadar Şaman olduğu tahmin edilmektedir., .. İnsanın aklıyla eyleyen varoluş olması, bilimsel bilgi birikiminin olmadığı süreçte dünyanın birbirinden çok farklı bölgelerinde doğa olaylarına karşın benzer tepkiler vermesini açıklar. Nedensellik zincirinin oluşturulamaması insanda korkuyu yaratmış, olguların doğaüstü gerekçelerle açıklanmasına neden olmuş ve bunların yarattığı sorunların çözümünün de doğaüstü olmasını gerektirmiştir. Tüm bunlar Şamanizm içinde ele alınan uygulamaların, ritüellerin birbirinden çok farklı toplumlarda bile benzerlikler göstermesine neden olmuştur. Ancak günümüzde belli bölgedeki Türk nüfusta halen etkinliğini sürdürmesi nedeniyle Şamanizm’in Türklerin yaşamlarını daha çok etkilemesine ve Türk kültürüyle daha çok anılmasına neden olmuştur.
Türk halklarının inanışında halkın içinden olan ve ruhlar aracılığı ile Tanrı ile ilişki kuran şamanlar mevcuttur ve halkın günlük yaşamındaki hastalık, fal, sihir, büyü gibi gereksinimlerine yanıt verir. . Şaman sözcük anlamı olarak büyücü, rahip demektir. Bu nedenle kimi araştırmacılar Şamanizm’i bir din olarak kabul etmemişlerdir. Ayrıca bir kitabı, kurucusu, belirli bir ibadet tarzı olmadığı için de bu düşüncelerinin desteklendiğini ifade etmişlerdir. Bazı araştırmacılara göre ise tam anlamıyla din sayılmamasına rağmen dine doğru bir gelişme evresi olarak görülmüştür. Kimi araştırmacılar da Gök Tanrı ve Yeraltı Tanrısı ve bunlara bağlı ruhlara dayanan bir din olarak kabul ederler., ., ..
Şamanizm’e göre insan ruh (can) ve beden’den oluşmaktadır. Beden de et, kemik ve kan’dan meydana gelir. İnsanın fizyolojik fonksiyonlarını ise tın sağlar. İnsanın sağlıklı olması veya hastalanması doğadaki iyi ve kötü ruhların arasındaki dengeye bağlı olarak oluşmaktadır. Görüldüğü gibi Şamanizm’in bir din olarak değil de insanın anlamlandıramadığı olgular için bir açıklama yöntemi ve buna bağlı olarak da bir inanç sitemi olarak değerlendirilmesi daha doğru olacaktır… Bunun yanında insanın yaşamını doğrudan etkileyen sağlık sorunları ve bunların çözümü her zaman önemini korumuştur.
Söz konusu önem şamanların temel görevinin sağlığın düzeltilmesi olmasını sağlamıştır. Aydın ise Şamanizm’i bir din olarak değil de yüzyıllarca değişik dinlerin etkisinde kalmış bir karışım olarak değerlendirmektedir. Bu değerlendirmesini ise Şamanizm’in bütün dini faaliyetleri kapsamaması ile temellendirmekte ve vecd tekniği olarak tanımlamaktadır… Şaman kelimesinin etimolojik kökeni üzerinde yapılan çalışmalar bu terimin Tunguzcadan Rusça yolu ile Batı bilim dünyasına geçtiği bilinmektedir…
Şaman kelimesi ilk kez … yüzyılın sonlarına doğru Rus elçisi olarak Çin’e giden E. Isbrand’ın ve A. Brand’ın izlenimlerini anlatan seyahatnamede geçer. Şamanların varlığına ait ilk bilgiler 6. yüzyıl Çin kaynaklarından elde edilir. Kelimenin kökeni konusunda da tam bir netlik yoktur. Kimi araştırmacılar Mançuca veya Moğolca, kimileri de Sanskritçe olduğunu ileri sürerler. En çok kabul gören görüş “şaman” kelimesinin Tunguzca bir kelime olduğudur. Tunguzcada dilenci din adamı anlamına gelmektedir. Türk halkları ise şamanlara genellikle “kam” adını vermişlerdir. Kam “kâhin, büyücü” anlamına geldiği gibi “uzman hekim, bilim adamı, felsefeci” anlamlarına da gelir. Kutadgu Bilig’de de geçen kam kelimesi hekimin yanında yer alan, hekim hastayı ot ile tedavi ederken kendi yöntemleriyle daha çok ruhsal yolla, efsun ve sihirle iyileştirmeye çalışan kişi olarak tanımlanır., ..
ŞAMANİZM’İN KÖKENİ VE GELİŞİMİ

Şamanistler bütün doğayı iyi ve kötü ruhların etkisi altında gördüklerinden insanın varoluşu ile birlikte kötü güçlere karşı korunabilmek için ruhlarla ilişki kurmanın yollarını aramışlardır. Buna bakarak başlangıçta herkesin şamanlık yaptığı düşünülmektedir. İnsan tek başına bundan kurtulamayacağını anlayınca daha güçlü kişiliğe sahip kişilerin yardımına sığınmış ve aile şamanlığı doğmuştur. Daha sonraları ise özel yetenek ve yatkınlık sahibi kişiler belirli eğitim devresinden sonra şamanlığı meslek halinde uygulamaya başlamışlardır. Şamanın seçimi kişisel iradeye bağlı olmamaktadır. ..
Şamanın görevleri genel olarak ruh çağırma, kehanet, tedavi ve büyü olarak tanımlanır. Bu görevlerini ruhlar aracılığı ile Tanrı ile ilişki kurması semavi dinlerdeki peygamberlere benzerliği Şamanizmin din olarak ele alınmasında etkili olmuştur.
Dünya üzerinde çok geniş alana yayılan şamanlık özellikle Türk-Moğol kültür tarihinde önemli bir yer tutar. Şamanlık anaerkil toplumsal yapının izlerini taşımaktadır. Kadın ve erkek şamanlar vardır, ancak kadın şamanların daha kuvvetli oldukları kabul edilir. Dişi kutsallıkların önemli ve saygın olduğu görülmektedir. Şener, A. İnan’ın Şamanizm’in anaerkil kökenli olduğunu “Yakutlarda erkek şamanlar, özel cübbeleri bulunmadığı zaman kadın entarisi ile ayin yaparlardı.” örneği ile açıkladığını belirtir. Ayrıca Şamanların halen bir tutam da olsa uzun saç bırakmaları da buna gerekçe olarak gösterilmektedir. .
ŞAMANİST DÜNYA GÖRÜŞÜ
Şamanistler dünyayı gök, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere . kısma ayırırlar. Gökte, “yukarıdaki dünya”da, Ülgen adı verilen Gök Tanrı ile ona bağlı iyi ruhlar vardır. “Orta dünya”da yeryüzünde, insan yaşar. “Aşağıdaki dünya” yeraltı, ise Erlik ile ona bağlı kötü ruhların meskenidir. Şamanlık aydınlık gökle, karanlık yeraltı ikiciliğine dayanan bir anlayıştır… Şamanlığa bağlı halklarda Gök Tanrı göğün en üst katında ve insana benzeyen kişileştirilmiş bir varlık olarak tasarlandığı için ona “ulu” anlamına gelen “Ülgen” adını vermişlerdir.
Gök Tanrı dünyanın düzenini yöneterek kaderini belirleyen varlıktır. İnsana çocuk veren de odur. Yalnız iyilik eden tanrıdır. Dünyayı aydınlatmak için güneş ve ay olarak göğe iki büyük madeni ayna koyduğuna inanılır. .
“Erlik”in de yeraltının en alt katında kara çamurdan yapılmış sarayda kara bir tahtta oturduğuna inanılır. En büyük felaketlerin nedeni hep Erlik’tir. Erlik insanın canını alıp yeraltına götürür, orada sorguya çektikten sonra kendi emrinde kullanır. Erlik’i simgeleyen put veya resim yapılmaz. . Şamanizm’de yer (yerküre) tek başına büyük bir tanrı olarak kabul edilmiştir. Yerküre üzerinde kutsal ırmak ve göller, orman ve dağlar yer alır ve bunların tümüne “yer-sular” denir.
Yeryüzünde de akarsuların, dağların vs. onlara sahip olan ruhları vardır. Böylece bunlar kutsallaştırılmış ve bunun sonucu yurt da kutsal sayılmıştır. . Şamanizm evrenin, topluluğun ve insan varoluşunun kutsal bir bütün olarak algılanmasıdır. Şamanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ve beraberliği ve de uyumu düşüncesi yer alır. Şamanizm’in iyi-kötü ruh, aydınlık-karanlık dünya gibi ikili bir yapısı mevcuttur.
Şamanist dünya görüşüne göre de bütün dünya iyi ve kötü ruhların etkisi altındadır. Şamanın vecd hali ile toplum da şamanla birlikte “kutsal”la buluşmuş olmaktadır. İnsanlar ruhların huylarını ve onlara hangi yollarla ulaşılacağını, onların nelerden hoşlandığını, hangi kurbanlardan memnun kalacaklarını bilemezler. Özellikle insanlara ve hayvan sürülerine kötülük yapmaya hazır kötü ruhlarla ilişki kurmak yetisi, ata veya akraba ruhlarından aldığı kuvvet ve ilham ile ancak şamanda bulunur. Bu yardımcı ruhlar olmaksızın şaman etkili olamaz. Şamanın gücü yardımcı ruhların çokluğu ile orantılıdır. Büyük şamanların .., küçük şamanların da . civarında yardımcı ruhları olur. Ayinler şamanın tüm yardımcı ruhları geldikten sonra başlar. Şaman içine giren ruha göre özellik kazanır (örneğin ateşe dayanıklılık, yaşlı şamanın çok hareketli olabilmesi vs.). Yardımcı ruhlar zaman zaman hayvan ve kuş figürlerinden esinlenen ruhlardır. Böylece iyi ruhların etkilerini devam ettirmeye, bir yandan da kötü ruhların zararlı eylemlerini önlemeye ancak şamanın gücü yeter. Şaman bu amaçlarla düzenlediği ayinlerde ruhlar ile ilişkiye geçip onları hoşnut ve razı ederek istenen sonucu almaya çalışır. Ruhlarla bu ilişkiyi kurabilmek için de belirli yetenek ve yatkınlık gereklidir. .
ŞAMANLIĞIN EĞİTİMİ

Sadece belirli bir eğitimi almak kişiyi şaman yapmaz. Şamanlık doğuştan ve kaçınılmaz bir özelliktir. Aydın Şamanların, ruhlar tarafından seçilmiş olduklarını ve Şamanın seçiminin kişisel iradeye bağlı olmadığını belirtir. Bu seçimin kimi zaman kişide tanımlanan bir takım belirtilere göre yapıldığını ifade etmektedir. Böylece Şaman olacak kişinin, olağanüstü güçlerini önceden gösterdiğine inanılır ve halkın o kişiyi Şaman olarak kabul etmesini sağlar. Örneğin dişi çıkmış olarak veya altıparmaklı doğan bir bebeğin ileride Şaman olması beklenmektedir. Bunların dışında hastalık gibi bir nedenle uzun süre klanından uzak kalan kişi daha sonra ortaya çıkarsa da şaman adayı olarak kabul edilir. ..
Bununla birlikte genellikle şamanlık soydan gelen bir özelliktir… Özellikle çocukluk çağındaki epilepsi nöbetleri söz konusu olan olağanüstü güç belirtisi olarak kabul edilmektedir. Nöbetlerin artması sonucu kişinin şaman olacağı anlaşılır. Bu durumdaki kişi davulunu alıp çalmaya başlar ve sakinleşip kendine gelir, böylece hastalıktan kurtulur. Şamanlığın özünü oluşturan vecd tekniğinin epilepsi ataklarıyla olan benzerliği bu özdeşleşmenin temelini oluşturur. Şaman olmaktan kaçınan kimsenin sonunda ya delireceğine ya da genç yaşta öleceğine, şamanlığı bırakanlarda ise hastalık olarak epilepsinin yeniden başlayacağına inanılır. Şamanlar genellikle zeki, hayalperest ve şair ruhlu olarak tanımlanırlar. Ayin sırasında vecd içinde kendinden geçip gök ve yeraltı dünyası ile ilgili ilginç olaylar, garip varlıklar anlatır. Şaman ayıldıktan sonra ise hiçbir şey hatırlamaz., ..
Bunların dışında kendi isteği veya klanın isteği ile Şaman olanlara da rastlanılmasına karşın bunların etkilerinin zayıf olduğuna inanılır… Kuzey bölgelerde hatta kuzey kutbunda bulunan şamanlar için kimi araştırmacılar kutup bölgesinde görülen isteri nöbetleri ile Şamanizm’in ruhsal kökenini açıklamaya çalışmışlardır.
Menerik adı verilen, kuzey kutup bölgesinin ağır iklim ve yaşam şartlarının bir takım sinirsel rahatsızlıklar yarattığı, bu bölgedeki uzun ve soğuk gecelerin, ıssızlığın bunu perçinlediği, bitkisel gıdanın azlığının yarattığı beslenme sorunlarının oluşturduğu vitamin eksikliklerinin bu hastalığı oluşturduğu ve bunun da şaman adaylarının mesleğe çağrıldıkları zaman geçirmekte oldukları hastalığa benzediği düşünülmüştür. Ancak Şamanizm’in yaygınlığı bu düşünceyi bertaraf etmektedir. .
Yukarıda bahsedildiği gibi sadece eğitimle şaman olunamayacağı gibi sadece doğuştan yatkınlık ve yetenek de yeterli değildir. Şaman, mesleğindeki gücü ve bilgiyi atalarından alır. Böylece ayin sırasında davulunu yönetmeyi, makamla dualar okuyup ruhları çağırmayı ve onların yardımıyla kendi ruhunu bedeninden ayırıp aydınlık veya karanlık dünyaya gönderip dengeyi sağlamayı öğrenir. Ölmüş şamanların ruhları yeraltı dünyasından ayrılıp bu dünyada yaşarlar. Bu akraba ruhlar olmadan şaman görevini yapamaz. Engelleri aşmak için onların yardımına gereksinim duyar. Aday, şaman olarak eğitimini tamamlayıp yetiştikten sonra törenle giysisi giydirilir ve yemin duası edilir. Sonuç olarak şamanlık babadan çocuğa veya akrabadan akrabaya geçer. Genellikle de cinsel olgunlaşma döneminde şamanlığa davet olur. Şamanların eğitimi ortalama 3-5 yıldır. Zaman zaman bu süre 10 yıla kadar uzamaktadır. .
ŞAMANIN GÖREVLERİ
Ruhlarla ilişki kurma yalnızca şamanlarda olduğu için ayinlerde insanla ruhlar arasında aracılık yaparlar. İyi ruhların yararlı etkilerini sürdürüp, kötü ruhların zararlı etkilerini önlemeye çalışırlar. Şamana ruhlarla ilişkiye geçerek çözümlenebilecek zor sorunlarda başvurulur. Ayin sırasında şamanın ruhu kendi vücudundan ayrılarak başka dünyaya gider veya ruhlar şamanın içine girerek ona esin verirler.
Şamanın aslî görevi toplumu gizli ilimlerle tanıştırmak ve onları görünmeyen varlıklardan savunmaktır. Bunun
yanı sıra şaman aşağıdaki işlevleri de yerine getirir:
Şamanın görevlerini sıralayacak olursak;
1. Ruhlarla temas kurar.
2. Hastaları iyileştirir.
3. Ölen adamın ruhunu öteki dünyaya götürür.
4. Kısırlığı tedavi eder.
5. Avın bol olmasını sağlar.
6. Fal bakarak gelecekten haber verir.
7. Evi kötü ruhlardan temizler.
8. Kurban sunmak gibi bazı dinsel törenleri, bunların başında Bay Ülgen’e ve Erlik Han’a sunulan kurbanlar gelir, icra eder.
9. Sığırlara ve atlara zarar veren ruhları uzaklaştırır vs.
Hastalığın bedenden ayrılan ruhu kötü ruhun kapması yüzünden oluştuğuna inanıldığı için şaman bu ruhu bulup sahibine teslim etmek görevini üstlenir. Hastalık kötü ruhun insanın bedenine girmesi ile de oluşabilir. Bu durumda da şaman büyük bir güç harcayarak kötü ruhu hastadan uzaklaştırır.
Şaman tüm bu uğraşları sırasında ruhlara kurbanlar sunar. Şamanlar genellikle yoksul kimselerdir, ancak yaşadıkları toplumlarda etkinlikleri yüksektir. Toplum yaşamında düzenleyici rol oynamış, bağlı olduğu oymağın hayrına çalışmışlardır. Yaptıkları işten ücret almazlar. Ayrıca ayin harici zamanlarda yaşadıkları toplumun herhangi bir ferdi gibi kendi işlerini yaparak yaşamlarını idame ettirirler.
ŞAMANİZM’DE TÖRENLER

Şamanizm’de törenler genel olarak ikiye ayrılmaktadır;
- belirli günlerde yapılanlar
- önceden belirlenmemiş törenler.
Bu törenlerde, çeşitli halkların inanç, gelenek ve göreneklerine göre farklılıklar olmakla birlikte mutlaka kurban adeti vardır. At ve koyun dışında kan akıtılarak sunulan kanlı kurban bilinmemektedir. Kutsal sayılan bir yere, bir değere bir şey sunmak, eşya adamak, Şamanın davuluna, kutsal ağaçlara bez bağlamak, çeşitli maddelerden yapılan tanrı tasvirlerine yemek sunmak, ateşe içki dökmek ya da atmak kansız kurbandır. Kansız kurbanların bir başka biçimi de ruhlara adanıp kırlara salıverilen hayvanlardır.
ŞAMANİZM’DE HASTA TEDAVİSİ
Şaman dizleri üzerinde kendi güç şarkısını söylemeye başlar ve emme işleminde kendisine yardımcı olacak ruhları çağırır. Aynı zamanda içinde kum ya da su olan, hastadan çıkarttıklarını tükürmek için hazırladığı sepet ya da kabı kendisine doğru çeker. Çıngırağını hastanın üzerinde sallayarak ruhları çağırmak için konsantre olur. Diğer grup üyeleri de bir çember oluşturarak onun çabasına güç şarkısını söyleyerek katkıda bulunurlar. Şaman hastanın içindeki zararlı, istilacı güçlerin yerini bulmalıdır. Bunun için bir kehanet tekniği kullanır. Gözleri kapalı olarak elini hastanın bedeni ve kafası üzerinde ileri geri gezdirir, hastanın bedeninin belirli bir yerinden gelen özel bir ısı, enerji, titreşim hissi olup olmadığını yavaşça keşfeder.
Bir başka teknik ise herhangi bir titreşimi hissetmek için hastanın üstünden bir tüy geçirmektir. Şaman belirli yeri hissettiğinde ya sessizce ya da şarkıyla çıngırağını hastanın üzerinde aynı tempoda çalarken iki yardımcı ruhu çağırır. Gözleri kapalı olarak yardımcıların yaklaştığını gördüğünde Şaman onlardan ağzının içine girmelerini ister. Onlar burada Şamanın hastadan emeceği güç istilasını hapsedecek ve içlerine alacaklardır. Ve Şaman hastanın bedeninde zararlı istilayı hissettiği yeri bütün gücüyle emer. Bu elbisenin üzerinden yapılabilir ama elbisenin o bölümünü açmak ve deriyi fiziksel olarak emmek çoğunlukla daha etkilidir. Şaman bu işlem sırasında, kötü yaratığın ağzından ve boğazından geçerek midesine gitmemesi için çok dikkatli olmalıdır. Eğer kazayla onu yutarsa, çıkartmak için başka bir emen Şamanın yardımı istenir. Bu, Şamanların partnerlerinin olmasını istemelerinin önemli bir nedenidir. Şaman gerekli olduğu kadar tekrar tekrar emer ve kuru kusar. Bunu bazen istemsiz şiddetli bir öğürmeyle yapar. Şaman her kuru kusuştan sonra işlemi yineleyecek kadar güçlü olana kadar konsantrasyonunu güç şarkısını söyleyerek ve yardımcı ruhlarını canlandırmak üzerine odaklanarak yeniler. Bu devreleri elini hastanın üzerinde ileri geri hareket ettirdiğinde ısı, enerji ya da titreşim yayıldığını hissetmeyene kadar sürdürür. .
Diğer bir yöntem ise tütün tuzaklarıdır. İstilacı ruhların tütünden zevk aldıklarına ve ona çekildiklerine inanılır. Bu yöntemde tütün paketleri ya da içinde tütün olan minyatür bez keseleri kullanılır. Yerde ya da bir zeminde yatmakta olan hastanın etrafında tütün paketlerinden çember yapılır sonra şaman zararlı güç istilasını hastadan çıkartmaya çalışır, zararlı güçler hasta bedenden çıkıp tütünlere geçer ve bu çalışma bittiğinde tütün paketleri bir top halinde yuvarlanır ve derhal uzak bir yere götürülür. Orada top açılır ve tütünler ağaç dallarına asılır. Böylelikle ruhlar zarar verebilecekleri insanlardan uzak bir yere dağıtılmış olur.
Başka bir yöntem ise, Şamanın hastanın hastalığıyla özdeşleşmesidir. Fakat bu tehlikelidir, çünkü bu yöntemde Şaman hastaya zarar veren güçleri kendi üzerine almaktadır. Şaman önce hastayla hastalığı ile ilgili konuşur ve hastanın acısını, hissettiklerini kendi içinde hissetmeye başlar. Sonra hasta gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu, hastanın yaşama bakışının nasıl olduğunu ve hastanın sorunlarının, umutlarının neler olduğunu öğrenmeye çalışır. Şaman, duygusal olarak hastayla özdeşleşebileceğinden emin olduktan sonra sağaltım çalışmasına başlamaya hazırdır. Bu noktada hasta ve Şaman insanların yerleşmemiş olduğu bir araziye gider. Şaman çıngırağı ve güç şarkısıyla koruyucu ruhunu ona yardımcı olması için uyandırır. Hasta bu aşamada onun arkasında sessiz durur. Şaman kendini güçlü hissettiğinde o ve hasta yavaşça elbiselerini çıkartarak değiştirirler. .
Şaman hastanın elbiselerinin her bir parçasını giydikçe hastanın ağrılarını ve dertlerini hissetmek ve hastanın kişiliğini almak üzerine konsantre olur. Şaman son giysi parçasını giydiğinde artık hasta olduğunu hissetmeye başlamalıdır. Şaman ve hasta çıngırak eşliğinde dans eder. Şaman, hastanın tamamen iyileştiğini hissedene kadar elini hastanın üstünde tutar. Eğer çalışma doğru yapılmışsa Şaman hastalık ya da acı dalgalarının üzerinden geçtiğini hisseder yani bir nevi katalizörlük yapmış olur. O anda Şaman 100 metre kadar koşar, durur ve kollarını öne doğru uzatır, tüm kuvvetini hastaya acı veren ve şimdi kendi üzerinde olan istilacı gücü atmaya odaklar ve bu zararlı gücü gökyüzüne, uzağa fırlatır. Şaman bu işlemin bitişini hastanın derdinin ve kişiliğinin kendi bedeninden alınması hissiyle bilir.
ŞAMANİZM’DEN GÜNÜMÜZE KALANLAR
Türklerin inanışlarında bugün bile Şaman geleneğinin izlerini görmek olasıdır.
- “Aman, Allah korusun” diyerek, tahtaya üç kere vuranlardan mısınız? O zaman bu batıl inancın, Şamanizm kökenli olduğunu bilmelisiniz.
- Gidenin arkasından su dökmek de Şamanist topluluklardan gelmektedir.
- Peki, ya ağaçlara ya da türbelere bez bağlamanın Şamanizm kökenli bir adet olduğunu biliyor muydunuz?
- Bazılarımızın nazardan korunmak için hala yaptırdığı kurşun dökme adeti de Şamanizm kökenli. Hatta şamanlar bu ritüele “kur kuyma” derlermiş.
- Yeni doğum yapan kadınların, gelinlerin ya da mezar taşlarının üzerine kırmızı kurdele bağlama da bir şaman inanışı. Şamanist toplumlarda insanlar kırmızı kurdeleyi kötü ruhlardan korunmak için kullanırlarmış.
- 40 sayısının da Şamanizm’den kalan bir totem olduğu düşünülmektedir. Ölünün 40’ında mevlit okutulması, kırklanmak, bebeğin doğduktan 40 gün sonra kötü ruhların tehdidin kurtulduğunun düşünülmesi gibi.
- Tıpkı şaman giysilerinde kullanılan motifler gibi bugün hala yöresel kilimlerin üzerine yabani hayvan figürleri işlenmektedir.
- Mezar taşları, mezarların üzerinin çiçeklerle bezenmesi, kenardaki sulukların doldurulması da Şamanizm kökenlidir. Zira Şamanist topluluklar, ruhların susadıklarında oradan su içeceklerine ya da kuşun, börtünün, böceğin kişinin mezarından su içtiği takdirde ölünün ruhuna yardımcı olacağına inanırlarmış.
- Yıldız kaydığında neden dilek tutuyoruz? İslam’da yeri olmayan bu batıl inanış da şamanlardan geliyor.
- Şamanizm’de köpek uluması uğursuz sayılmış, bu olay yaklaşan bir ruhun belirtisi ya da kabileden birinin ölümünün yaklaştığı gibi kötü olaylarla bağdaştırılmıştır. Bugün bazıları köpek ulumasını hala uğursuz saymakta, kötü bir şeylerin olacağını düşünerek evham yapmaktadır
ŞAMAN GİYSİSİ

Çok eski zamanlardan bugüne birçok dinde din adamlarının belirli özel kıyafetler taşıması gibi Şamanizmin rahipleri olan kamlar da ayin sırasında kendilerine has giysiler giyerlerdi. Bu elbiseleri Yakutlar kamu ya da oyun tangasa, Altaylılar ise manyak olarak isimlendirmiştir.
Şaman giysisi başlı başına kutsallığı yansıtmaktadır. Dikkatle bakıldığında şamancıl mitleri ve teknikleri açıklıkla ortaya
serer. Altay şamanı kışın giysisini bir gömleğin üzerine, yazın ise doğrudan bedenine giyer. Tunguz’lar yaz kış çıplak
bedenlerine giysilerini giymektedir14
. Özel bir kıyafet olarak görülmese de ayin sırasında şaman, hayvan dersinden yapılmış
bir ceket ve karatavuk tüyleri taşıyan bir kavuk takar. Aynı zamanda farklı bölgelerde de kayın ağacından yapılmış bir şapka
ve beyaz cübbe giydikleri görülmektedir. Şaman iyi ruhlar için yaptığı törenlerde cübbe giymeyebilir ancak kötü ruh ayinlerinde cübbe giymektedir. Buradan anlaşılacağı üzere kötü ruhlar için korunmak için cübbe giymektedirler.
Şaman kıyafetleri beş ana parçadan oluşmaktadır;
1- Hırka ve cübbe benzeri üst,
2- Başlık veya külah,
3- Kuzey halklarının kullandığı göğüslük,
4- Eldiven,
5- Yüksek konçlu ayakkabı.
Şaman ceketine iyi ruhları temsilen Ülgen’in 9 çocuğu için 9 bebek takılır. Kötü ruhlar içinse zil, çıngırak ve yay takılır.
Ayrıca giysinin sırt kısmında 70 adet çıngırak bulunmakta ve şamanı kötü ruhlardan korumaktadır. Şaman için başlık hem
tören hem günlük hayatında kullandığı, bir nevi şamanlığının göstergesidir. Şamanın giysi dışında yanında taşıdığı at başına
benzer bir değnek ve gökte yazılı olanı okuyabilmesine yardımcı olan bir tunç ayna bulunmaktadır.
Şamanlar bu kıyafetlerini yalnızca ayin ve törenlerde giyerler. Şaman eğitimi sırasında kıyafet kullanmamaktadır. Şaman cübbesini ve davulunu kendi isteğiyle değil, hizmetinde bulunduğu ruhun yönlendirmesi ile almaktadır. Cübbe ve davulun biçimleri ruhun tasviriyle yapılmaktadır. Herhangi bir eksilik halinde ise şaman ayin ve tören yapmaz
ŞAMAN DAVULU
Şamanın en önemli göstergelerinden biri de davuludur. Şaman davulunun mazisinin şaman elbisesinden daha öncelere dayandığı düşünülmektedir. Giysisini sadece törenlerde kullansa da davulunu yanından ayırmamaktadır. Şaman istediği zaman istediği şekilde davul yaptıramaz. Rüyasında hangi ağaçtan davulunu yapacağı ruhlar tarafından söylenmekte ve yol gösterilmektedir. Şamanların ölümlerinin ardından bir tören yapılmadığı ancak davullarının parçalanarak bir ağaca asıldığı düşünülmektedir
Giysiden daha eski olduğu bilinen bu alet şaman giysisinin kalktığı bu günlerde bile hala geçerliliğini korumaktadır. Ayin için gerekli malzemenin en önemlisi olan davul dünyayı dolaşırken taşıt görevini yürütür. Karada at, sulardan geçerken kayık, göklere çıkarken kuş yerine geçer. Davulun tokmağı da ayrıca önemlidir. Gök veya yeraltında ruhlara ulaşmak için giderken tokmağın şamana yardımcı olan ruha göre kırbaç, kürek vs. olarak kullanıldığı düşünülür. Davulun ağacının insan eli değmemiş olması önemsenir. Davul yalnızca ayinlerde kullanılır. Derisi zarar görürse yenilenir ve eski deri ormanda bir ağaca asılır.

Şaman davulu (Şekil 1) üç bölümden oluşmaktadır. İç, dış ve tokmak.
Davul genel itibariyle yuvarlak olmaktadır. Davul genel olarak kayın, sedir ve söğüt ağacından yapılmaktadır. Davul geyik, at veya tay derisinden kaplanır. Üst kısmında düşmanları temsilen takılan dört veya altı demir kanca bulunur. Davulun sapında, yeraltında yaşayan Erlik Ha’a ulaşmasını sağlayan 12 delik bulunmaktadır.
Davulun üzerindeki sembollere de değinmek gerekirse, sembollerin kozmik alemi yansıttığını görürüz. En önemli sembol ‘eezi’ adı verilen, davulu sahibini simgeleyen insan figürüdür. Bu figür davulu sağ sol ve yukarı aşağı olmak üzere dört parçaya ayırmaktadır. Gök ve yer simgelenmektedir. Eezi’nin sağında ay, solunda ise güneş bulunmaktadır. Güneş ve ayın yanında yıldızları temsilen on ile seksen arası nokta bulunur. Ayrıca akşam yıldızı ve Çoban Yıldızı da daire şeklinde simgelenmektedir.
.
Davulun alt kısmında gökkuşağını temsil eden şekiller mevcuttur. Bu yay şeklindeki figürler bazı topluluklarda dağ olarak da simgelenmektedir. Yine alt kısımda Dünya Ağacı olarak tasvir edilen, Türkler için önemli olan kayın ağacı bulunmaktadır.
Davulun iç ve dış kısmında kurban törenlerini yansıtan şekiller vardır. Davul ruhlar dünyasına giden şamana eşlik eden hayvanı simgeler. Davulun bir yüzü deri kaplıdır, diğer yüzü ise boştur. Cübbe gibi davulun da, sesi ile kötü ruhları korkuttuğu inanılırdı. Davuldan başka yay, baksı vs. gibi çalgı aletlerini de kullanan Şamanist toplumlar vardır.,
ŞAMANLARDA DUALAR
Şamanların dinsel törenleri tek tanrılı dinlerdeki gibi matematiksel kesinlikte şekillenmemiştir. Şaman ayinlerinde dış görünüş açısından belli birliktelik söz konusu olabilir, ama şamana yön veren içsel güçler, yani ruhlar olduğu için ibadetin biçimi ve doğrultusu tamamen o anda şamanın özel durumuna, transa geçmesine, ruh haline bağlıdır. Ayin sırasında okuyacağı dualar, ilahiler vs. o sırada aldığı ilhama bağlıdır. Şamanlar, kendi ustaları olan yaşlı şamanların okudukları duaları ezberlemeye mecbur değillerdir. Kendi koruyucu ruhları onlara nasıl ilham verirse öyle hareket ederler.
Evvela Tanrı sen işimi rast getir, işimi rast getirirsen ben buradayım; dilediğim dileği yine ver, büsbütün kısırlaşmış kısrağa yavru ver; iyi Tanrı, geniş Tanrı, cömert Tanrı, bey Tanrı! Evvela Tanrı gök yaratmış, ondan sonra yer yaratmış. . .) Özüng algın, hudayım, özüng bergen kselge özüng deva ber hudayım! Çiltenlering çil boldı, baskın izing gül boldı
İlk insanın, duyduğu acıya tepki olarak vahşi ormanda yankılanan çığlığı, aynı zamanda bir hekime yollanan ilk çağrıyı oluşturmuştur… Bu çağrıya yanıt vermek için kutsal ruhlarından yardım dilemek görevini üstlenen şamanlar mistik kimliği ile toplum için bilinmeyeni hisseden ve ona ulaşmada ilk süreci tamamlayan aracı olmuşlardır. İlk insan çevresini daha iyi anlamlandırabilmek için kendi kopyası gibi değerlendirme eğilimi göstermiştir. Bunun sonucu olarak her şeyin ruhu olduğu anlayışı hâkim olarak animizmi yaratmıştır.
Kaynaklar:
DergiPark Makale 1
DergiPark Makale 2
Saman Metinleri PDF