İçindekiler
ToggleBozkırın Eşsiz Ruhu:
Orta Asya Türk Toplumunda Kadının Yeri ve Önemi
Bozkırın uçsuz bucaksız düzlüklerinde, göğe uzanan dağların gölgesinde, kadim bir medeniyet yeşerdi. Bu medeniyetin en değerli hazinelerinden biri, Türk kadınının eşsiz konumuydu. Tarihin sayfalarını çevirdiğimizde, atalarımızın kadına verdiği değer, bugün bile hayret ve hayranlık uyandırıyor.
Gök mavisi çadırların gölgesinde, at sırtında özgürce koşan Türk kadını, sadece bir eş ya da anne değil, devletin de temel direğiydi.
Gök mavisi çadırların gölgesinde, at sırtında özgürce koşan Türk kadını, sadece bir eş ya da anne değil, devletin de temel direğiydi.
Hatun unvanıyla taçlanan bu asil ruhlar, kurultaylarda söz söyler, ordulara komuta eder, devlet yönetiminde hakan ile omuz omuza dururdu. “Hakan ve Hatun buyuruyor ki…” diye başlayan fermanlar, kadının devlet idaresindeki eşsiz yerini gösteriyordu.
Umay Ana’nın kutsal nefesiyle kutsanan Türk kadını, bozkırın çetin şartlarında bir elinde bebeği, diğer elinde kılıcıyla yaşamın her alanında vardı. Ok atar, kılıç kuşanır, at biner, gerektiğinde ordulara komuta ederdi. Dede Korkut’un satırlarında yankılanan Burla Hatun’un cesareti, Manas Destanı’nda Kanıkey’in bilgeliği, kadim Türk toplumunun kadına bakışının en güzel örnekleriydi.
Çadırın dumanı tüterken, keçeden yapılmış duvarlarda nakışlar işleyen eller, aynı zamanda devlet yönetiminde söz sahibi olan ellerdi. Ekonomik özgürlüğü elinde tutan Türk kadını, kendi mallarını yönetir, ticaret kervanlarına hükmeder, el sanatlarında eşsiz eserler ortaya koyardı. Bozkırın rüzgârında savrulan saçları, özgürlüğün ve gücün simgesiydi.
“Ana hakkı, Tanrı hakkı” diyen bir milletin evlatları, kadına öyle bir değer verdi ki, bu değer zamanın ötesine geçti. Toy ve şölenlerde başköşede oturan, kurultaylarda söz hakkı olan, savaşta ve barışta erkeğiyle eşit haklara sahip olan Türk kadını, medeniyetimizin gurur kaynağı oldu.
Evlilikte rızası olmadan hiçbir adım atılmayan, miras hakkı korunan, tek eşliliğin esas olduğu bir toplumda yetişen kadınlarımız, çocuklarını da bu değerlerle büyüttü. Oğullarına ve kızlarına cesareti, adaleti, merhameti ve bilgeliği öğreten bu muhteşem öğretmenler, kültürümüzün gerçek taşıyıcıları oldular.
Bugün, modern dünyanın karmaşasında, kadim değerlerimize dönüp baktığımızda, atalarımızın ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Orta Asya bozkırlarında filizlenen bu eşitlikçi ve adaletli sistem, günümüz dünyasına da ışık tutuyor.
Bugün, modern dünyanın karmaşasında, kadim değerlerimize dönüp baktığımızda, atalarımızın ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Orta Asya bozkırlarında filizlenen bu eşitlikçi ve adaletli sistem, günümüz dünyasına da ışık tutuyor.
Türk kadını, bozkırın sert rüzgârlarında çelikleşen ruhuyla, tarihten günümüze uzanan bir gurur köprüsü kurdu. Bu köprü üzerinde yürürken, geçmişimizin derinliklerinden gelen kadim bilgeliği, güçlü duruşu ve eşsiz değerleri görüyoruz. Atalarımızın mirası olan bu değerler, gelecek nesillere aktarılmayı bekleyen en değerli hazinelerimizden biri olmaya devam ediyor.
İşte bu yüzden, Orta Asya Türk toplumunda kadın, sadece bir birey değil, medeniyetin ta kendisidir.
İşte bu yüzden, Orta Asya Türk toplumunda kadın, sadece bir birey değil, medeniyetin ta kendisidir.