Ziya Gökalp

Ziya Gökalp, 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mehmet Ziya idi. Babası Diyarbakır’ın saygın ailelerinden birine mensup bir memurdu. Çocukluk yılları, Osmanlı Devleti’nin zorlu dönemlerine denk geldi. Osmanlı Devleti, bu dönemde çeşitli iç ve dış sorunlarla uğraşıyor, ekonomik ve askeri alanda ciddi gerilemeler yaşıyordu. Bu çalkantılı süreç, Ziya Gökalp’in düşünce dünyasının şekillenmesinde etkili olmuştur.

Eğitim hayatına Diyarbakır’da başlayan Gökalp, ilk olarak Askerî Rüşdiye Mektebi’ne gitti. Bu okulda disiplinli bir eğitim aldı ve edebiyata ilgi duymaya başladı. Daha sonra Mekteb-i Mülkiye’ye devam etti, ancak okul kapatılınca idadi eğitimini tamamladı. Çocukluk yıllarında Arapça ve Farsça öğrenerek klasik İslam düşüncesine yöneldi. Bu yıllarda Türk kimliğini ve tarihini daha yakından tanıma fırsatı buldu.

İstanbul Yılları ve Jön Türk Hareketi 1895 yılında İstanbul’a giden Gökalp, Baytar Mektebi’ne kaydoldu. Burada biyoloji, kimya ve tıp dersleri almasına rağmen, asıl ilgisini felsefe ve sosyolojiye yöneltti. Özellikle Batı düşüncesiyle tanışması, onun Osmanlı Devleti’nin durumunu sorgulamasına yol açtı. Fransız filozofları ve sosyologlarından etkilenerek birey, toplum ve devlet ilişkileri üzerine düşünmeye başladı.

Bu dönemde Jön Türk hareketine katılarak siyasi fikirlerle tanıştı. II. Abdülhamid’in baskıcı yönetimine karşı özgürlükçü ve reformist düşünceleri benimsedi. Ancak bu faaliyetleri nedeniyle 1898 yılında tutuklandı ve bir süre hapis yattı. Hapiste geçirdiği bu dönem, onun düşüncelerini derinleştirmesine olanak tanıdı. Serbest kaldıktan sonra Diyarbakır’a sürgün edildi.

İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Yükselişi 1908 Meşrutiyet Devrimi ile birlikte serbest bırakıldı ve tekrar aktif olarak siyasi ve entelektüel hayatına döndü. 1909 yılında Selanik’e taşınarak İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde önemli görevler üstlendi. Burada çeşitli gazetelerde yazılar yazdı ve Türkçülük fikirlerini yaymaya başladı. 1911’de Selanik’te çıkan Genç Kalemler dergisine katılarak dil ve kültür üzerine çalışmalar yaptı. Bu dergi, Türkçülük fikrinin yayılmasında önemli bir araç oldu.

1913’te İstanbul’a döndü ve Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri vermeye başladı. Burada öğrencilerine milliyetçilik, kültür ve toplum üzerine fikirlerini aktardı. 1914 yılında Türk Bilgi Derneği’ni kurarak bilimsel araştırmalara öncülük etti. Bu dönemde sosyolojiye olan ilgisi daha da arttı ve Emile Durkheim’ın pozitivist sosyoloji anlayışını benimsedi.

Malta Sürgünü ve Son Yılları 1919 yılında İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürgüne gönderildi. Burada bir buçuk yıl boyunca kaldı. Bu süreçte Osmanlı’nın çöküşünü analiz etti ve yeni bir Türk kimliği inşa edilmesi gerektiğini düşündü. 1921’de serbest bırakıldıktan sonra Diyarbakır’a döndü ve burada bir süre öğretmenlik yaptı.

1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak görev aldı. Ancak sağlık sorunları nedeniyle aktif siyasetten çekildi. 25 Ekim 1924’te İstanbul’da hayatını kaybetti.


FİKİRLERİ VE ESERLERİ

1. Türkçülük ve Milliyetçilik Ziya Gökalp, Türk milliyetçiliğini birleştirici bir unsur olarak gördü. Ona göre milliyetçilik, kızıl elma gibi ultimate (nihai) bir hedef değil, toplumun birliğini sağlayacak bilimsel bir kavramdı. Milliyetçiliğini “kültüre dayalı” olarak tanımlayan Gökalp, milletin ortak bir dil, din, tarih ve kültür etrafında şekillendiğini savundu.

2. “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” Bu ünlü sloganında üç temel prensibi savundu:

  • “Türkleşmek”: Dilin sadeleşmesi ve milli kültürün güçlendirilmesi.
  • “İslamlaşmak”: Türk toplumunun dini değerlerle bütünleşmesi.
  • “Muasırlaşmak”: Batı’nın bilim ve teknolojisinin benimsenmesi.

3. Edebiyat ve Halk Kültürü Gökalp, halk kültürüne büyük önem verdi. Ona göre milli edebiyat, halkın kendi değerlerinden beslenmeliydi. Halk hikayeleri, destanlar ve masalların önemine vurgu yaptı ve kendisi de bu alanlarda eserler verdi.

4. Sosyoloji ve Dönemi Üzerindeki Etkisi Emile Durkheim’dan etkilenerek sosyolojiyi bilimsel bir temele oturtan Gökalp, toplumu bir organizma olarak görüyordu. Ona göre toplum, fertlerden değil, ortak kültürden oluşuyordu.

ESERLERİ

  • Türkçülüğün Esasları (1923)
  • Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918)
  • Malta Mektupları
  • Türk Töresi
  • Kızıl Elma
  • Altın Işık
  • Yeni Hayat

İlgili gönderiler

Hüseyin Nihal Atsız

Metehan kimdir? Oğuz Kağan, Metehan mı?