Türk mitolojisinde suyun, göllerin, ırmakların ve pınarların ruhu olarak kabul edilen Su İyesi (ya da Su Eesi), doğanın kutsallığını ve insanlarla doğa arasındaki derin bağı simgeleyen mistik bir varlıktır. İyeler, genel anlamda doğanın farklı unsurlarına hükmeden ruhani varlıklardır ve Su İyesi de bunlardan biridir. Su kaynaklarını koruyan, onları bereketli kılan ve kimi zaman insanlarla etkileşime giren bu varlık, özellikle eski Türk toplulukları arasında büyük bir saygı görmüştür.
Su İyesi, eski Türk inanç sisteminde suyun can bulmuş hali olarak görülürdü. Orta Asya Türkleri, suyun canlı bir varlık olduğuna inanarak ona karşı saygılı bir tutum sergilemişlerdir. Bu inanç, zamanla farklı Türk boyları arasında şekillenerek değişmiş, bazı kültürel etkilerle birlikte evrilmiştir. Su İyesi genellikle dişi bir ruh olarak betimlenir ve güzelliğiyle dikkat çeker. Bunun yanında, erkek ya da yaşlı bir figür olarak da anlatıldığı bazı efsaneler bulunmaktadır.
Su İyesi, suyun içinde yaşar ve genellikle görünmezdir. Ancak bazı anlatılarda uzun saçlı, beyaz tenli ve parlak gözlü bir varlık olarak tarif edilir. Kimi zaman bir balık, yılan veya kurbağa suretinde görülebileceği de anlatılmaktadır. Bazı efsanelere göre, su kenarına gelen insanlara rüyalarda görünerek uyarılar verir ya da onlarla konuşur.
Su İyesi, su kaynaklarını koruyan bir varlık olarak kabul edilir. İnsanların sulara saygısızlık etmesini hoş görmez ve eğer biri suyu kirletir, gereksiz yere israf eder ya da ona zarar verirse, Su İyesi öfkelenerek ceza verebilir. Bu cezalar kuraklık, su kaynaklarının kuruması ya da boğulma şeklinde olabilir. Buna karşılık, suya iyi davrananlara bereket ve bolluk sunar.
Su İyesi aynı zamanda suyun temiz kalmasını sağladığı için, ona çeşitli adaklar adanır. Özellikle göçebe Türk topluluklarında, suya bozuk para, süt ya da taze ekmek bırakmak yaygın bir uygulamaydı. Bu, Su İyesi’ni memnun etmek ve suyun bereketini artırmak için yapılırdı. Ayrıca, su başlarında dualar edilerek Su İyesi’nden koruma ve sağlık dilemek de gelenekseldi.
Türk mitolojisinde Su İyesi ile ilgili birçok efsane bulunmaktadır. Bunlardan biri, suyun kutsal olduğunu ve ona iyi davranılması gerektiğini anlatan bir hikâyedir:
Bir zamanlar, bir köyde yaşayan açgözlü bir adam, köyün kutsal sayılan gölünden sürekli fazladan su alır ve gereksiz yere israf eder. Köy halkı, Su İyesi’nin öfkeleneceğini söyleyerek onu uyarır. Ancak adam bu uyarıları dikkate almaz ve gün geçtikçe suyun bereketini kendi çıkarı için kullanmaya devam eder. Bir gece, adam rüyasında uzun saçlı, parlak gözlü bir kadın görür. Kadın ona, suya saygı göstermediği için büyük bir felaketle karşılaşacağını söyler. Adam bu uyarıyı önemsemez ve ertesi gün tekrar gölden su almak için gider. Ancak, suya daldığında gölün derinliklerinden çıkan bir güç onu içine çeker ve adam bir daha görülmez. O günden sonra köy halkı, suya daha fazla saygı göstermeye başlar ve göl tekrar bereketli hale gelir.
Bunun dışında, Su İyesi’nin zaman zaman iyi kalpli insanlara yardım ettiği anlatılır. Bir diğer hikâyeye göre, uzun bir kuraklık döneminde, yaşlı bir kadın su başına gider ve Su İyesi’ne adak olarak bir tas süt bırakır. O gece Su İyesi, yaşlı kadının rüyasına girer ve ona bir pınarın yerini işaret eder. Ertesi gün kadın, Su İyesi’nin tarif ettiği yerde bir su kaynağı bulur ve köy halkı tekrar suya kavuşur.